Avrupa Birliği’nin (AB) 2019 yılında sürdürülebilir bir gelecek için iklim değişikliğini önlemek amacıyla açıkladığı, AB ekonomisini dönüştürme vizyonuyla oluşturulan Avrupa Yeşil Mutabakatı kapsamında; 2030’a kadar karbon salımının yüzde 50 oranında azaltılması, 2050 yılına kadar ise sıfır karbon emisyonu hedefleniyor.
Ekonomik büyümenin kaynak kullanımından ayrıştığı, kaynak açısından verimli ve rekabetçi bir ekonomiye sahip olmayı amaçlayan; yeni bir büyüme stratejisi olarak uygulanmaya başlanan mutabakatın, başta sanayi olmak üzere pek çok sektörün çalışma prosesinde köklü değişimler yaratacağı bir gerçek.
Avrupa Birliği; sürdürülebilir üretimin teşvik edilmesi, temiz, ulaşılabilir, güvenli enerjinin sağlanması, kayıpların azaltılması, çevre dostu gıda sistemlerinin tasarlanması doğrultusunda ekonomisini modernize etmeye ve dönüşmeye çoktan başladı. Bu doğrultuda 1990 ile 2018 arasında sera gazı emisyonlarını yüzde 23 azaltırken, ekonomisi yüzde 61 büyüdü. Ancak mevcut politikalar ile 2050 yılına kadar sera gazı emisyonlarını yalnızca yüzde 60 azaltabilmesi öngörülüyor.
Mutabakat Küresel Çapta Etkide Bulunacak
Avrupa’nın tek başına hareket ederek, Yeşil Mutabakat hedeflerine ulaşması mümkün görünmüyor. Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın, Avrupa Birliği coğrafyasıyla sınırlı kalmayıp küresel çapta etkide bulunması planlanıyor. Bu hedeflere ulaşabilmek için kademeli olarak yeni sektörel kriterler, vergiler ve iş modelleri uygulamaya konuluyor. Tüm sektör grupları için çalışma biçimleri yeniden şekillenirken, yeni bir uluslararası ticaret ve iş bölümü kurgulanıyor.
Kobiler Yeşil Mutabakat’a Hazır mı?
Şirketlerin tedarikçileri olarak küçük ve orta büyüklükteki işletmeler (KOBİ) de bu yeni büyüme stratejisinin getirdiği fırsat, risk ve engellerden etkilenecek. Paris İklim Anlaşması’nın Türkiye’ de kabul edilmesinin ardından 3.2 milyon KOBİ için de yeşil dönüşüm süreci başladı.
Türkiye’nin toplam cirosunun yarısını, istihdamının yüzde 72.4’ünü oluşturan ve dönüşümün en zor üretici kitlesi olan KOBİ’lerin üretim süreçlerinde, karbon ayak izi ve karbon salımı oranlarının hesaplanması konusunda çevre mühendislerinden destek almaları önem arz ediyor.
Bu uygulamadan etkilenecek sektörlerin başında otomotiv, demir-çelik, elektronik ve plastik gibi enerjiyi yoğun kullanan çalışma alanları geliyor. Türkiye’nin Paris Anlaşması’nı onaylaması ekolojik bir politika benimseme konusundaki eylemlerinin artacağını ve enerji, imalat, ulaşım ve tarım sektörlerindeki uygulamalarda değişikliğe gidileceğini gösteriyor. Eylem planının uygulamaya konulması ile Türkiye’de yenilenebilir enerji yatırımlarının ve sürdürülebilirlik çalışmalarının artması bekleniyor.
Bu doğrultuda Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı (KOSGEB), yeşil mutabakata uyum süresinin hızlanmasına yönelik yeni destek modelleri üzerinde çalışıldığını açıkladı. KOSGEB, küçük işletmelerin yeşil ekonomiye geçişinde mevcut yeni destek modellerinin değerlendirilmesi ve teşviklerin bu amaçla revize edilmesi için bir çalışma grubu oluşturdu.
Yeşil Ekonomi Fırsatları
Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın getireceği devrimsel dönüşüm ile Türkiye ekonomisinin yüzde 90’dan fazlasını oluşturan KOBİ’ler için yeni bir oyun alanı doğuyor. Önümüzdeki süreçte, küçük ve orta ölçekli hizmet ve teknik yardım veren firmalarının ortaya çıkmasıyla yeni iş olanakları da gündeme gelecek.
KOBİ’ler için yeşil ekonomiye geçiş sürecinde kaynak verimliliği ile kazanılan maliyet avantajları; yeşil marketlere erişim ve eko-inovasyon gibi önemli fırsatları da getiriyor. Kaynak verimliliğinin atık yönetimi ve geri dönüşüm gibi kanallardan sağlanması şirketlerin kârını ve verimliliğini artıran önemli faktörlerden biri olarak karşımıza çıkıyor.
KOBİ’lerin dinamik yapısından faydalanılarak eko-inovasyon kanalı ile kaynak yoğunluğunu azaltmayı hedefleyen çevreye saygılı iş modelleri oluşturmak mümkün. Eko-inovasyonun artırılması kapsamında çevre ile ilgili AR-GE harcamalarının desteklenmesi önem taşıyor. Türkiye’de devletin çevre ile ilgili AR-GE harcamalarının toplam AR-GE harcamaları içerisinde payı diğer OECD (Ekonomik Kalkınma ve İş Birliği Örgütü) ülkelerine oranla küçük bir paya sahip. Bu anlamda AR-GE çalışmalarına ayrılan bütçenin gözden geçirilmesi önemli avantajlar sağlayacak.
Avrupa Yeşil Mutabakatı kapsamında; Dünya Bankası, KOBİ’lere yeşil dönüşüme uyum sağlamaları amacıyla uygun vade ve faiz oranlarıyla finansman sağlamayı planlıyor. Yeşil ekonomiye dönmeye çalışan KOBİ’leri bu anlamda önemli teşvikler bekliyor.
Avrupa Birliği, yeşil ekonomiye doğru geçişin en fazla etkileyeceği kesimlere “Adil Dönüşüm Mekanizması” adıyla finansal destek ve teknik yardım taahhüdü verdi. Bu ülkelere 2021-2027 yılları arasındaki dönemde en az 100 milyar euro’luk bir kaynak aktarılması planlanıyor. KOBİ’lerin bu fonlardan yararlanması için birtakım müzakereler yapması ve baskı unsuru oluşturması önem taşıyor.
Bankalar tarafından KOBİ’lere özel verilen yeşil ticari kredi ve yeşil finansman destek paketlerinin de çeşitlendirilmeye başlandığı görülüyor.
Türkiye’nin düşük karbonlu üretimi destekleyip, yüksek karbonlu ülkelere göre avantajlı konuma gelmesi AB ülkelerine yaptığı ihracatta pazar payını artırma fırsatı yaratacaktır. Bu kapsamda Türkiye’nin karbon nötr hedefine uyumlu AR-GE projelerini desteklemesi, tüm sektörlerde temiz enerji yatırımlarına yönelmesi ve karbon sıfır üretim süreçlerine dönüşümü için uygun ekonomik ortam oluşturulması gerekiyor.
Yeşil Ekonomiye Geçişte Engeller
KOBİ’lerin yeşil ekonomiye geçiş sürecinde yapacakları yatırımların getirisine yönelik belirsizlikler, finansal kısıtlar, kalifiye iş gücü yetersizliği ve farkındalık konusundaki eksiklikler karşılaştıkları engeller olarak karşımıza çıkıyor. Rekabetçi bir bakış açısı ile düşünen KOBİ’ler, kaynak verimliliğine yapılacak yatırımların kısa ve orta vadede getirisi olmayacağını düşünerek bu alanda yatırım yapma konusunda çekimser tutum sergiliyor. Firmaların mevcut üretim süreçlerini çevreci bir yaklaşımla değiştirmeleri, sadece zorunlu tutulan düzenlemeler olduğunda gerçekleşebiliyor.
Sınırda Karbon Düzenlemesi kapsamında getirilecek vergi ve ek maliyetler ise büyük ölçekli firmalar için önemli bir maliyet unsuru olmasının yanında, onların tedarikçisi olan KOBİ’leri de etkileyecek gibi görünüyor. Türkiye’nin en önemli ticaret partneri olan Avrupa Birliği ile ihracatının genelde karbon ağırlıklı sektörlere dayanması, yüksek maliyetler ile karşılaşacak olması anlamına geliyor. Türkiye’nin Avrupa’ya ihracatının büyük bölümünü oluşturan otomotiv, makine ve ekipman, demir-çelik çimento, seramik ve cam sanayisinde üretim maliyetleri etkilenecektir. Karbon emisyonu azaltımında AB’ye yapılan ihracata uygulanacak söz konusu karbon vergisi ve eko etiketleme için yeni standartlar getirilmesi bu alanda uyum sürecini tamamlayamayanlar için ekstra yük anlamına geliyor. Buna göre, iyileştirme ve uyum çalışmaları yapılmayan ülkelerin ihracatta pazar kaybı yaşaması kaçınılmaz. Yeşil ürün ve hizmet oluşturma, genişletme kapsamında Türk KOBİ’lerinin en temel ihtiyacı; mali teşvik ve danışmanlık olarak görünüyor. KOBİ’lerin çevreci ürün veya hizmet sunmaya başlamaları ve üretimlerini geliştirebilmeleri için mali teşviklere, potansiyel pazar ve müşteri belirleme konusunda da teknik destek ve danışmanlığa ihtiyaçları var.
Atıkların geri dönüşümü konusunda yeni süreçlerin geliştirilebilmesi için KOBİ’ler arasında iş birliğinin güçlendirilmesi, kaynak verimliliği konusunda danışmanlık alınması, yeni teknolojiler için hibe ve sübvansiyonlar sağlanması, yeşil ekonomiye geçiş sürecinde karşılaşılacak engellerin etkisini azaltacaktır.
Türkiye’nin Yeşil Mutabakat Eylem Planı Hedefleri
- Sınırda karbon düzenlemeleri
- Yeşil ve döngüsel bir ekonomi
- Yeşil finansman
- Temiz, ekonomik ve güvenli enerji arzı
- Sürdürülebilir tarım
- Sürdürülebilir akıllı ulaşım
- İklim değişikliği ile mücadele
- Diplomasi
- Bilgilendirme ve bilinçlendirme faaliyetleri