Fabrika bacalarından tüten kimyasal, otoyolda giden araçların çıkardığı egzoz, şehirlerden yükselen duman… Tüm bunlar, aldığımız her nefesle zehir soluduğumuz gerçeğini gözler önüne seriyor.
1980’li yıllardan başlayıp 20 sene boyunca dünyanın kıyamet senaryosunu hazırlayan en büyük tehlike; ozon tabakasındaki incelme yani delinmeydi. Artık eskisi kadar konuşulmayan bu sorun gerçekten atlatıldı mı? Montreal Protokolü nasıl bir başarı getirdi?
Dünyanın iklim dengesi için son derece önemli bir görev üstlenen buzullar, son 10 yıldır hızla eriyor. Buzullardaki bu erime, yüzyılın sonuna kadar su kıtlığı, salgın hastalıklar ve kitlesel iklim göçlerinin yaşanmasına neden olabilir.
Sadece insanlar için değil yeryüzündeki tüm canlılar ve dünya ekosisteminin sürdürülebilirliği için ciddi bir öneme sahip olan okyanuslara ne yazık ki yeterince iyi bakamıyoruz. Küresel iklim krizi birçok açıdan okyanuslara yönelik tehditlerin artmasına neden oluyor. Bu tehditlerin başında da derin ve sessiz şekilde büyüyen ölü bölgeler geliyor.
İklim değişikliği, mevsim döngülerimizi tehdit ederken sürdürülebilir çözümlerle bu zorlukları aşmak için atacağımız adımlar her zamankinden daha kritik hâle geliyor.