İklim krizi, dünyanın sürdürülebilirliği açısından büyük bir tehdit olunca, dünyanın “çevreci” bir dönüşüme duyduğu ihtiyaç devletler tarafından da kabul gördü. Dönüşümün en önemli anahtarı ise enerji. Şehirler, sanayiler ve binaların dahi fosil yakıtları terk edip, yenilenebilir doğa dostu enerjilere geçmesi gerekiyor. Teknolojik gelişimler bu açıdan kâinatın devamlılığı için büyük bir avantaj sunuyor. Derin teknoloji ürünü olan dalga enerjisi de son dönemde yatırımcıların odağında yer alıyor. ABD hükümeti 2018’de, Çin hükümeti 2017’de dalga enerjisi araştırma ve geliştirme çalışmalarını destekleme kararı alarak bu alanda çalışma yürüten şirketlerin kullanabileceği fonlar oluşturdu.
Sektör şu an için hak ettiği yerde değil, fakat gelişen teknolojilere bağlı olarak yatırım maliyetlerinin azalmasıyla bu alana yatırımların artacağı düşünülüyor. 2017 yılında 281,1 milyon dolar büyüklüğe ulaşan dalga enerjisi pazarının 2024 yılına kadar yıllık ortalama yüzde 40 artış ile yaklaşık 3 milyar dolar kapasiteye ulaşması bekleniyor. Küresel dalga enerjisi sektörü bugün hızla büyüyor ve günümüzde İngiltere, ABD, İspanya ve Portekiz gibi okyanuslara kıyısı olan birçok ülke dalga enerjisinden etkin biçimde faydalanıyor.
Tahmin edilebilir olma avantajına sahip denizlerde oluşan dalgaların yarattığı itme gücünden yararlanan; dünyadaki sınırsız ve yenilenebilir enerji kaynaklarından biri olan dalga enerjisi, geleceğin en önemli enerji kaynaklarından biri olarak görülüyor. Deniz ve okyanus dalgalarından elde edilen enerji üretimi, türbinlerin dalga yüzey hareketleri ve basınçlarından faydalanması ile gerçekleşiyor.
Gelecekte Dalga Enerjisi Neden Popüler Olacak?
- Sonsuz, yenilenebilir, sürdürülebilir ve temiz bir enerji sağlıyor.
- Her zaman kesintisiz ve kaliteli enerji üretiyor.
- Küresel enerji ihtiyacının yüzde 15’ini karşılayabilecek durumda.
- Gürültü dâhil hiçbir kirleticisi bulunmuyor.
- Her dalga yüksekliğinden istenilen enerji üretilebiliyor.
- İlk yatırımdan başka maliyeti bulunmuyor.
- Çalıştırma ve bakım maliyetleri çok düşük.
- Gelecekte yoğun nüfuslu büyük şehirlerde ısınma amaçlı kullanıldığında solunan havanın kalitesini yükseltmesi kaçınılmaz.
- Gerekli düzenlemeler yapıldığında tuzlu suyu kullanılabilir suya çevirebilir.
- İthal bir ürün olmadığından ülke ekonomisine büyük oranda katkı sağlayacağı öngörülüyor.
- Yeni iş potansiyelleri yaratıyor.
Japonya’nın Hydro-VENUS Sistemi
Japonya’nın Hydro-VENUS sistemi, bugüne kadar geliştirilen teknolojiler arasında sıra dışı bir örnek teşkil ediyor. Japon akademisyen Shinji Hiejima tarafından 2010’da geliştirilen Hydro-VENUS, deniz akıntılarını bir silindir içinden anafor yaratarak geçirirken, içindeki demir çubuk düzenli hareket ederek jeneratörün milinin harekete geçmesini sağlıyor. Hydro-VENUS’ün, Avrupa’daki sistemlere göre yüzde 75 daha fazla enerji sağlayabildiği ileri sürülüyor.
Dalga enerjisini diğer enerji kaynaklarından ayrıştıran özelliği, bu enerjiden elde edilen gücün önceden tahmin edilebilir olması. Dalga enerjisi kendi içinde tutarlığını koruyor ve başka kaynaklara bağlılığı bulunmuyor.
Elektrik üretiminde oldukça fazla tercih edilen dalga enerjisi, elektrik üretim tesislerinin en önemli sorunu olan çevre kirliliğini ortadan kaldırması sebebi ile verim ve maliyet açısından da büyük bir yarar sağlıyor. Önümüzdeki yıllarda dalga enerjisinin daha etkin kullanımı ile elektrik üretiminde karbon salımının azalacağı öngörülüyor.
Fosil enerji çeşitlerinin sınırlı olduğunu ve sera gazı etkisi ile çevre üzerinde olumsuz etkiler yarattığını; büyük hidroelektrik santrallerin ise yaşam alanlarını kısıtlamakla birlikte eko sistemi değiştirdiğini görüyoruz. Fosil yakıtlara bağımlılığı azaltan dalga enerjisinin, yenilenemeyen enerji çeşitlerinin yerini alacağı aşikar. Değişen yeni dünyada yenilenebilir, sınırsız ve temiz olması sebebi ile dalga enerjisine ilginin arttığı gözleniyor. Dalga enerjisinin doğrudan elektrik elde etmek amaçlı kullanıldığını söylemek mümkün. Konu elektrik üretimi olduğunda pek çok farklı sektör için önemli bir potansiyel teşkil ediyor. Bu anlamda dalga enerjisi gibi sürekli ve yenilenebilir bir enerji alternatifine sahip olmak oldukça hayati. Özellikle petrol ve doğal gaz gibi yenilenmeyen kaynaklarının bir sonu olduğu düşünüldüğünde dalga enerjisi gelecek adına çok ciddi bir potansiyel oluşturuyor. Henüz yeterince yaygınlaşmamış olsa da şehirlere ve büyük sanayi bölgelerine dalga enerjisinden elektrik sağlamak için kullanılan bazı yöntemler bulunuyor. Dalga yansıtma modeli ile kıyı şeritlerindeki enerji, beton blok aracılığıyla yakalanır ve salınım ile yansıtılır. Elde edilen hareket enerjisi, santrale iletilerek elektrik enerjisine dönüştürülür. Önleyici yöntem modeli kullanıldığında ise kıyıya yakın noktalara belirli aralıklarla silindirik yakalayıcılar yerleştirilerek, dalga boyu yakalayıcıyı aştığında hareket enerjisi elde edilir ve bu enerji santrale iletilerek elektrik üretilir.
Türkiye’de Dalga Enerjisi
Türkiye’nin Ege Denizi, Karadeniz ve Akdeniz üzerindeki rüzgâr potansiyeli 4-17 kilowatt saatlik yıllık ortalama dalga gücünde yoğunlaşmaya neden oluyor. Türkiye, enerji ihtiyacının 2010 yılında yüzde 72’sini 2020 yılında ise yüzde 80’ini ithal etti. Bu sebeple dışa bağımlılığı azaltmak amacıyla dalga enerjisi, büyük miktarda elektrik üretilebilecek önemli bir kaynak görülüyor. Türkiye’de dalga enerjisi üretmek için en uygun yerler Karadeniz’in batısında İstanbul Boğazı’nın kuzeyi, Ege Denizi’nin güneybatı kıyı açıkları ve Marmaris – Finike arası olarak gösteriliyor.
Türkiye’de İlk Deneme
Türkiye’nin ilk dalga santralinin pilot çalışmaları da başladı. Avustralyalı enerji firması SG Exploration and Production Services, Bülent Ecevit Üniversitesi iş birliğiyle Zonguldak’ta 50 kilovatlık bir dalga santrali kurmak üzere Zonguldak il yönetimi ile 2017’de anlaşmaya vardı. Dalga enerjisi, potansiyeli ve sürdürülebilirliği ile alternatif enerji kaynakları arasında ayrı bir yere sahip. Önümüzdeki 10 yıl içinde çok sayıda optimal hâle getirilmiş dalga türbinlerinin ticari kullanıma sunulabileceği tahmin ediliyor. Bu nedenle dalga enerjisi tarlalarının oluşturulması için 2030 yılını işaret etmek mümkün.