fbpx

Film Sektöründe Küçük Adımlarla Büyük Etki

Sürdürülebilir adımları herkesin setlere uyarlayabileceğini belirten Neandria filminin Sürdürülebilir Yapım Sorumlusu Kiraz Erdem, “Dünyamızın gidişatı, sürdürülebilir yaklaşımın ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.” diyor.

Reha Erdem’in yeni uzun metraj filmi Neandria, içerik ve yapım anlamında Türkiye’nin ilk sürdürülebilir filmlerinden. Deniz İlhan, Ahmet Rıfat Şungar, Bülent Emin Yarar, İnci Nur Daşdemir, Nihal Yalçın, Nur Fettahoğlu, Serkan Keskin gibi isimlerin oyuncu kadrosunu oluşturduğu film, sürdürülebilir set anlayışı ile sektördeki birçok algının kırılmasını sağlayacak öncü bir iş. “Türkiye şartlarında yüzde 100 sürdürülebilir film yapmak zor olsa da önemli olan, hiçbir şey yapmamaktansa elimizden geleni yapmaktı.” diyen Kiraz Erdem ile Kaz Dağları’nda geçen sürdürülebilir film yolculuğunu konuştuk.

Neandria’nın hikâyesi ile başlayalım. Film hem içerik hem de yapım anlamında sürdürülebilirlik temelleri üzerinden ilerleyen ülkemizdeki ilk işlerden. Filmin detaylarını paylaşmanızı istesek?

Ön hazırlık sürecinde oldukça kapsamlı global bir araştırma yaptık. Sürdürülebilir/yeşil film konsepti globalde, özellikle İngiltere’de gitgide yaygınlaşıyor. Bu yaklaşım ile çekilmiş filmlerde ne gibi önlemler alınmış ve nasıl yaratıcı çözümler üretilmiş bunları araştırdık. Daha sonra bunları Türkiye’de yapılacak olan bir projeye nasıl uyarlayabiliriz ve bölge özelinde ne gibi çözümler üretebilirizi düşündük. Film sektöründe sürdürülebilirliği, bunun neden gerekli olduğunu ve hedeflerimizi anlatan bir doküman hazırladık. Daha sonraki süreçlerde her hareketimiz, hedeflerimiz ve bakış açımız doğrultusunda oluştu. Çekime bu bakış açısıyla başladığımız için süreç esnasında da birçok yeni çözüm ürettik.

Kiraz Erdem

Setteki yeşil süreci bizimle paylaşabilir misiniz? Ekip olarak nasıl bir sürdürülebilir yaklaşım izlediniz?

Sete girmeden önce sürdürülebilirlik yaklaşımının ve bu konudaki hedeflerimizin olduğu dokümanımızı ekiple paylaşarak onları bilgilendirdik.. Çekim boyunca jeneratör yerine LED ışıklar kullandık. Hiç basılı kâğıt kullanmadık. Senaryo ve call sheet (çekim program çizelgesi) gibi belgelerin tümünü ekibe mail yoluyla ilettik, çekim esnasında da dijital olarak kullanıldılar. SuCo’nun bize destek olması ile tüm ekibe matara dağıttık ve böylece süreç boyunca pet şişe, kâğıt ve plastik bardak kullanmadık. Suyumuzu cam damacanalardan dolduruyorduk. Diğer içeceklerimiz için ise büyük termoslarımız vardı.

Yemeklerimizi köy halkından insanlar yaptı. Yemek malzemelerini de çevredeki iyi tarım yetiştiricilerinden aldık. Bu sayede köy halkına iş desteği de vermiş olduk. Yemeklerden fazla kalanlar her gün köye dağıtıldı. Yemek atıklarımızla da hayvanları besledik. Beslenmede kullanılamayacak organik atıklar ise kompost edildi.

Ulaşım için ön hazırlık sürecinde ve hatta çekim süreci boyunca, çeşitli markalardan elektrikli/hibrit araç desteği istedik ancak olumlu yanıt alamadık. Bu nedenle araçlarımızla olabildiğince az kilometre gitik. Uçak yerine karadan ulaşımı tercih ettik ve karavan gibi araçları hiç kullanmadık. Çekim programını da ekip üyelerinin Çanakkale’ye bireysel değil topluca gelebileceği şekilde planlamaya çalıştık. Set için alınan kostüm ve kurulan dekorlar çekimden sonra köy halkına bırakıldı. Doğada çekim yaptığımız günlerde de mümkün olduğunca etrafı dolaşarak bulduğumuz çöpleri toplamaya çalıştık. Ana fikrimiz, yapacağımız her hareketin öncelikli olarak çevreye zarar vermemesi ve köy halkına destek olması üzerine kurgulandı.

Neandria, sektörün alışılagelmiş yapım sürecinden farklı olması sebebiyle herkes için yeni bir tecrübe olmuştur. Oyuncular ve set ekibi tarafında sürdürülebilir film yaklaşımı nasıl karşılandı?

Böyle bir projenin parçası olmak herkes için heyecan verici oldu. Kimi zaman çok yorucuydu. Örneğin, çekim yaptığımız alanlar genelde dağda, arabanın çıkabileceği noktaların çok daha ilerisinde oluyordu. Tüm ekipmanı bu alanlara 20-30 dakika yürüyerek taşıyorduk. Cam damacana ve cam bardakları taşımak zorlayıcı olabiliyordu. Ama doğayı koruma amacımız ekip ruhunu artırdı. Zor olsa da tüm ekip bundan mutluluk duydu.

Set ekibi ve oyuncular için sette; etrafta uçuşan call sheet’ler ve senaryolar görmemek, yarısı içilip unutulmuş pet şişelerle karşılaşmamak da çok güzeldi. Başta alışkanlıkları değiştirmek zor olsa da bir süre sonra yeni normalimiz bu oldu.

2006 yılına ait UCLA verilerine göre film ve televizyon endüstrisi yılda yaklaşık 15 milyon ton karbondioksit üretiyor. Sektörün daha iyi bir yapılanma için neler yapması gerekiyor?

Ön hazırlık aşamasında globalde sürdürülebilir filmlerin nasıl yapıldığını araştırdığımızda Türkiye şartlarında yüzde 100 sürdürülebilir film yapmanın zor olabileceğini gördük. Bunun nedeni olarak, çekim yaptığımız Kayacık Köyü gibi etrafında neredeyse hiçbir şey olmayan yerleşkelerin sunduğu imkânlar, elektrikli arabaların şarj noktalarının eksikliği, yaşayan halkın alışkanlıkları gibi örnekleri sayabiliriz. Ama önemli olan, hiçbir şey yapmamaktansa elimizden geleni yapmaktı. Film endüstrisini bu konuda teşvik etmek ve en ufak hareketle pozitif yönde nasıl değişiklikler yaratabileceğimizi göstermek istiyoruz. Bunun için yönetmenliğini Selin Bonfil’in yaptığı bir backstage belgeseli oluşturuyor ve Instagram sayfamızdan bilgilendiren postlar paylaşıyoruz.

Sette hiç jeneratör kullanmamak bize yaklaşık 3 bin 600 litre mazot tasarrufu sağladı. Böylelikle yaklaşık 9,5 ton karbondioksit salımının önüne geçmiş olduk. Pet şişe kullanmayarak yaklaşık 7 bin 200 pet şişeden tasarruf ettik. Bu sayı, biz küçük bir ekip olmamıza rağmen oldukça etkileyici. Daha büyük ekiplerde bu sayı 10 binleri aşabiliyor. Herkes bu küçük adımları setlere uyarlayabilir. Türkiye’de de bu adımlar yavaş yavaş atılmaya başlayacak, bizim filmimizin sektörden birçok insanı heyecanlandırdığını duyuyorum. Ayrıca dünyamızın gidişatı da artık bu yaklaşımın ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.

Neandria’dan yola çıkarak değerlendirdiğinizde Türk film endüstrisinde sürdürülebilir bir film yapmak ne kadar mümkün?

Globalde karbon ayak izini eksiksiz hesaplamak ve çevre dostu yöntemler kullanmak için çok fazla imkân var. Ancak bahsettiğim gibi Türkiye’de, özellikle de dağların tepesinde bir köyde çekim yapıyorsanız durum böyle değil. Yine de çekim sürecimizin bizden sonra benzer durumlarda olacaklara yol göstereceğini umuyoruz. Bunların yanı sıra Türkiye’de sürdürülebilir bir setin maliyeti de daha fazla oluyor. LED ışıklar, alternatif enerjiler buna bir örnek. Ayrıca araç sayısını azaltmak, ekiplere ait özel araç ve karavanlar olmaması emek gücünü artırdı.

Küreseldeki büyük yapım şirketleri sürdürülebilirlik modelini benimsiyor. Türkiye’deki yapım şirketleri için de böyle bir dönüşüm söz konusu mu?

Türkiye’de girişimler olduğunu duyuyorum. Biz de yapımda sürdürülebilir yaklaşımın nasıl olabileceğini göstermek ve herkesi teşvik etmek için emek sarf ediyoruz. Bir anda yüde 100 sürdürülebilir olamasak da yapım şirketlerinin bu konuda taleplerinin artması, Türkiye’de sürdürülebilir film yapımını kolaylaştıracak imkânların gelişmesini sağlayacaktır. Sanat sektörü; farklı fikirleri, hayatları ve dünyaları özel perspektiflerle sunarak çevresine ilham verme gücüne sahip. Dünyamız için bu kadar kritik bir konuda, herkesi adım atmaya teşvik etmek için önemli bir rol oynayabilir. Bunu yapmak için de anlatılan hikâyenin yanı sıra hikâyenin oluşum sürecinin de buna hizmet etmesi gerekiyor. Sanat alanında yapılan bu adımlar tüm sektörlerde değişimi başlatabilecek niteliğe sahip.

Total
0
Shares
Related Posts
Oku

Dökümhaneden Sanat Stüdyosuna

Alüminyum döküm levhaları dönüştürerek tuval hâline getiren, mühendis bir ressam Murat Negiz… “Farklı disiplinleri ve aslında çok tercih edilmeyen farklı materyalleri bir arada kullanmayı çok seviyorum.” diyen Negiz ile yaratım süreçlerini, sanat hayatını ve projelerini konuştuk.
Oku

“Şehirler, Devasa Birer Tuval”

Sokaklara yeniden hayat verirken bir yandan da kent, çevre ve insan arasındaki diyaloğu daha güçlü hâle getiren Onaranlar Kulübü’nün Kurucu Ortağı Doğukan Güngör, “Evrensel bir dil konuşuyoruz; sokak, sürdürülebilirlik, tasarım ve katılımcılık.” diyor.