Söz uçtu, yazı kaldı… İnsanlık ilk olarak mağara duvarlarına semboller ve resimler çizmeye başladı, ardından Mezopotamya’da kil tabletlere kazıma yaparak metinler bıraktı. Bugünkü “modern” üretime geçilene kadar, ipek kumaşlar, bambu kamışı, parşömen ve papirüs bitkisi “kâğıt” olarak kullanıldı. Bugün batı dillerinde karşılığı olan, İngilizce “paper”, Almanca “papier” olarak kullanılan “kâğıt”, adını papirüsten aldı. En eski kâğıt parçalarının kim tarafından geliştirildiği tarih kaynaklarında net olarak geçmese de bugün her alanda kullandığımız kâğıtların mucidinin Çinli bir saray görevlisi olan T’sai Lun olduğu söyleniyor. Dut ağacının kabuğunu kaynatarak hamur hâline gelene kadar yoğuran Lun, ardından bu malzemeyi bir kalburun üzerine dökerek süzüyor ve kurutuyor. Bu şekilde “kâğıt”, önce Çin’de kullanılmaya başlanıyor, ardından Japonya, Kore ve Vietnam gibi Çin’in etrafındaki ülkelere yayılıyor. Savaşlar sırasında İslam coğrafyasına getirilen kâğıt ustaları, kâğıt yapımında kenevir ve keten kullanmaya başlıyor. Sonraki yıllarda Avrupa’da baskı tekniklerinin ve matbaa makinesinin kullanılmaya ve geliştirilmeye başlanmasıyla, kâğıda olan talep artışı, farklı madde arayışlarına neden oluyor. Ağaçlar ve ağaçlardan elde edilen selülozun kâğıt yapımında kullanılması 1765 yılını buluyor.
Selin Sayar Tekkuş
Yazının tamamına Sürdürülebilir Üretim dergisinin 13. sayısından (Kasım-Aralık 2023) ulaşabilirsiniz.