Norveç, 2035’e Kadar Daha İddialı İklim Hedefi Belirledi

Norveç Hükümeti, Paris Anlaşması kapsamındaki yeni Ulusal Katkı Beyanı (NDC) ile 2035 yılına kadar sera gazı emisyonlarını 2019 seviyesine göre %70–75 oranında azaltmayı taahhüt etti. Hedef, ülkenin mevcut 2030 stratejisinin ötesine geçerek daha iddialı bir iklim politikası yönelimi ortaya koyuyor.

Norveç Hükümeti, 2035 yılına kadar sera gazı emisyonlarını 2019 yılına kıyasla %70 ila %75 oranında azaltmayı öngören yeni iklim hedefini kamuoyuyla paylaştı. Bu hedef, ülkenin Paris Anlaşması kapsamındaki güncellenmiş Ulusal Katkı Beyanı’nı (NDC) oluşturuyor.

Yeni taahhüt, Norveç’in mevcut %55’lik 2030 hedefini aşarak iklim politikalarında daha güçlü bir azaltım yönelimi ortaya koyuyor. Hükümet, 2035’e giden süreçte emisyon azaltımının öncelikle ulusal politika araçları ve Avrupa Birliği ile yürütülen iş birliği yoluyla gerçekleştirileceğini belirtti.

Ancak açıklamada, hedefin tamamına ulaşılması için ulusal önlemlerin yetersiz kalması durumunda uluslararası karbon piyasalarından elde edilecek azaltım sonuçlarının (ITMO – Internationally Transferred Mitigation Outcomes) tamamlayıcı unsur olarak değerlendirileceği vurgulandı. Bu yaklaşım, Paris Anlaşması’nın 6. maddesi çerçevesinde tanımlanan yüksek bütünlüklü karbon piyasası mekanizmalarına dayanıyor.

Kasım 2024’te Dubai’de düzenlenen COP29 İklim Zirvesi’nde varılan mutabakatla, 6.2 maddesi uyarınca ülkeler arasında karbon kredisi alışverişine olanak tanıyan ve bu işlemlerin kayıt altına alınmasını sağlayan sistem resmiyet kazanmıştı. Bu gelişmenin ardından Norveç ve İsviçre, Haziran 2025’te Paris Anlaşması’nın 6.2 maddesi kapsamında ilk uluslararası karbon giderimi ve depolama anlaşmasını imzaladı.

Bu anlaşma, Norveç’in 2035 hedefi açısından stratejik bir adım olmasının yanı sıra, uluslararası karbon piyasalarının kurumsallaşması açısından da örnek bir uygulama olarak öne çıktı.

Politika Araçları ve Uygulama Mekanizmaları

Norveç’in 2035 hedefi doğrultusunda benimsediği temel iklim politikası araçları arasında karbon vergilendirmesi, emisyon ticaret sistemi, yeşil kamu alımları, karbon yakalama ve depolama teknolojilerine destek, iklim odaklı araştırma ve inovasyon programları ile farkındalık artırma faaliyetleri yer alıyor.

Bu politika seti yalnızca emisyonların azaltılmasına değil, aynı zamanda teknolojik dönüşümün hızlandırılmasına, kamu alımlarının yönlendirilmesine ve toplumsal bilinç düzeyinin yükseltilmesine odaklanıyor.

Uygulama Süreci ve Şeffaflık

Norveç, 2035 hedefinin detaylı uygulama planını ilerleyen dönemde açıklayacak. Sürecin ilerleyişi, Paris Anlaşması kapsamında zorunlu olan İki Yıllık Şeffaflık Raporları (BTR – Biennial Transparency Reports) aracılığıyla izlenecek.

Bu raporlar, hem ulusal hem uluslararası kamuoyuna düzenli bilgi akışı sağlayarak Norveç’in iklim hedeflerine yönelik ilerlemenin şeffaf biçimde değerlendirilmesine olanak tanıyacak.

Total
0
Paylaşım
Benzer İçerikler
Oku

Geri Dönüşüm Yoksa İleri Dönüşüm Var

Tekstil ve hazır giyim sektörlerinin sürdürülebilirlik alanında yaptığı çalışmalara her geçen gün bir yenisi ekleniyor. Sektörün daha çevreci olması noktasında önem taşıyan geri dönüşümün mümkün olmadığı durumlarda devreye ileri dönüşüm giriyor.
Oku

Amerika Birleşik Devletleri’nin Yeşil Dönüşüm Serüveni

Dünyada endüstri devriminden bu yana, atmosfere yaklaşık olarak 2 bin 500 milyar ton karbondioksit salımı gerçekleşti. Bunun 500 milyar tondan fazlası Amerika Birleşik Devletleri’ne (ABD) ait. Küresel karbondioksit oranının yüzde 20'sine denk gelen bu pay ile ABD, Çin’den sonra dünyada en çok karbon salımı yapan ülke konumunda. Fakat, ABD’de sanayi üretiminin Uzakdoğu ülkelerine kayması ve kirliliği önlemeye yönelik atılan adımlarla karbon ayak izini azaltmayı başardı.
Oku

Sarsılmaz Güç Almanya’nın Yeşil Yolculuğu

İklim değişikliği ile mücadele artık sadece devletlerin ekonomi politikalarını etkilemiyor. Başta uluslararası şirketler olmak üzere imalat ve sanayi sektöründe faaliyet gösteren firmalar da yeni gelişmelere ve mevzuatlara uyum sağlamak zorunda. Peki bu durum Almanya ile Türkiye’yi nasıl etkiliyor?