Atasözleri, geçmiş nesillerin deneyimlerinden damıtılmış olmaları nedeniyle bize hep güvenilir gelir; “Böyle bir söz söylenmişse eskilerin bir bildiği vardır.” denir hep. Ama bu genelleme her zaman çalışmıyor, çünkü dünya artık eski dünya değil. Karbon Kaçağı (Carbon Leakage) kavramı üzerinde çalışırken sürekli aklıma gelen bir atasözünden hareketle yazıyorum bu satırları. O atasözü şu; “Herkes kendi evinin önünü süpürse her yer tertemiz olur.” Böyle mi gerçekten? Küresel ekonomide son yirmi yılda yaşadığımız deneyim bunun tam aksini gösteriyor: Herkes kendi evinin önünü süpürdü ve ortalık berbat oldu… “Karbon kaçağı” veya “karbon sızıntısı” kavramı, “iklim politikalarını yüksek çevresel standartlara göre belirleyip katı bir şekilde uygulayan ülkelerdeki şirketlerin, karbon salımına neden olan üretim faaliyetlerini başka ülkelere, nispeten daha gevşek iklim politikalarına ve kurallarına tâbi olan bölgelere kaydırarak karbon salmaya devam edebilmeleri” anlamına geliyor. Yapılan araştırmalar ve raporlar gösteriyor ki, bu işletmelerin karbonunu daha az gelişmiş bölgelere doğru transfer etmesiyle kendi ülkelerinin karbon salımlarında önemli bir düşme yaşanmasına rağmen, toplamda dünyanın karbon salımı azalmadı, hatta daha da yükseldi. Herkes kendi karbonunu azaltmak ve yok etmek yerine komşusuna iteledi, yani aynen atasözünde olduğu gibi, herkes kendi evinin önünü süpürdü ama ortalık tertemiz olmak şöyle dursun, daha da berbat oldu. Dünyanın karbon salımı süratle artmaya devam etti ve henüz güncel bir hedef olan 1,5 derece hedefinin bile tutturulması neredeyse imkânsız hâle geldi.
Oysa Herkes Evinin Önünü Süpürmüştü…
Ülkelerin karbon salımlarında önemli bir düşüş yaşanmasına rağmen, toplamda dünya karbon salımı azalmıyor, hatta daha da yükseliyor. Atasözünde olduğu gibi, “Herkes kendi evinin önünü süpürdü.” ancak ortalık daha da karıştı.