Son yıllarda adını en sık duyduğumuz ulaşım araçlarından biri hiç kuşkusuz ki mikromobilite. Hatta öyle ki adını sadece duymakla da kalmıyoruz. Günlük yaşamımızdaki yeri ve önemini her geçen gün artırıyor. Mikromobilite, aslında tanıdık olduğumuz bir kavram olması ile birlikte gündelik yaşamda çok tercih edilen bir araç değildi. Mikro araçların şehir içinde paylaşımlı olarak kullanıma başlaması 2017 yılına dayanıyor, dünya genelinde ise pandemi ile birlikte yaygın bir kullanıcı sayısına ulaştı.
Dünyadaki kentsel alanların genelinde bir hareketlilik başlatan mikro araçlar için insanların şehir içindeki dolaşma şeklinde, devrim niteliğinde bir değişim yarattığını söyleyebiliriz. Bugün birçok caddede gördüğümüz mikro araçlar, herkesin kullanabildiği ortak bir ulaşım ağı hâline geldi. Özellikle kısa mesafe rotalarında, metropollerin en büyük sorunlarından biri olan trafiğe karşı büyük bir kolaylık sağlıyor. Bu yüzden de daha hayatımıza gireli birkaç sene olmasına rağmen, her gün yoğun kalabalık ve büyük bir karmaşanın içinde zamanla yarışan şehir insanının vazgeçilmezi olmuş durumda.
Son birkaç yılda inanılmaz bir büyeme kaydeden mikromobilite sektörü, globalde olduğu gibi Türkiye’de de geniş bir kullanıcı ağına sahip. Şehir içi ulaşımda daha ekolojik bir yapılanma sağlayan elektrikli araçların en popüleri e-scooter’lar olsa da ulaşım alternatifleri her geçen gün çeşitleniyor. E-scooter’ların hemen ardından sahneye e-bisikletler çıkmış ve aynı şekilde büyük bir ilgi görmüştü. Şimdilerde ise şehrin en yenisi elektrikli motosiklektler.
ULAŞIMDA SIFIR KARBON AYAK İZİ
E-scooter’lar, birkaç senedir hayatımızda olmasına rağmen, salgın döneminde sosyal mesafeli ulaşım noktasında büyük bir açığı kapattı. Kısa ya da uzun mesafe fark etmeksizin, sosyal mesafeyi koruyarak seyahat etmek isteyen insanlar için paylaşımlı e-scooter, toplu taşıma karşısında önemli bir alternatif oluşturdu.
Salgınla beraber, sürdürülebilir yaşamın değeri de daha çok anlaşıldı. Bu süreçte özellikle dünyada karbon ayak izi sıfıra yakın olan elektrikli araçlar önem kazandı. E-scooter’lar başta olmak üzere diğer tüm mikromobilite araçları, sıfır karbon emisyonuna sahip olmalarıyla şehir içi ulaşımda önemli bir alternatif oldu. Mikromobilite araçlarının bir avantajı da diğer elektrikli araç seçeneklerinden olan elektrikli otomobillere kıyasla daha tasarruflu olması. Eşit miktarda enerji tüketen bir elektrikli otomobil ile kıyaslandığında mikromobilite araçlar, 20 kat daha fazla seyahat edebilme olanağı sunuyor. Sürdürülebilir ve ekolojik yaşamı destekleyici tüm bu özellikleriyle farkını ortaya koyan mikro araçlar, sürdürülebilir ulaşım kültürünün temsilcileri olarak gelecekte de hayatımızda yer alacak gibi duruyor.
MİKROMOBİLİTEYE YATIRIM ATAĞI
Özellikle şehir içi ulaşıma yeni bir soluk getiren e-scooter’lar, 20’den fazla ülke ve 100’ün üzerinde şehirde kullanılıyor. Türkiye de bu ülkelerden biri. Avrupa’da yaklaşık 20 milyon e-scooter kullanıcısı varken, Türkiye’de bu rakam 7 milyonu buluyor. McKinsey&Co, 2019’da mikromobilite sektörünün 2030 yılına kadar 300-500 milyar dolarlık bir pazar seviyesine ulaşacağı tahmininde bulunmuştu. Sektöre yönelik ilgi seviyesine ve bugün geldiği noktaya bakılırsa tahminler gerçekleşecek gibi duruyor. Sektördeki bu hızlı yükseliş ise hâlihazırda inanılmaz bir büyüme yaşayan mikro araç sektörüne, sürekli olarak yeni oyuncuların dâhil olmasından kaynaklanıyor.
Tüm dünyada yaygınlaşan sektör, mikro araç pazarını büyütüyor. Pazarın büyümesi rekabeti yoğunlaştırdığı gibi bu alanda çalışan şirketlere yapılan yatırımları hızlandırıyor. Bugün, mikromobilite girişimcilerine dünya çapında yapılan yatırımın büyüklüğü 5,7 milyar dolara ulaşmış durumda. Bu rakamın yüzde 85’i ise Çinli start-up’lara gidiyor. Bugüne kadar; Avrupa ve Asya’da faaliyetlerini sürdüren e-scooter girişimi Wind Mobility, 2019 yılında almış olduğu 50 milyon doların üzerine, yakın zamanda 22 milyon dolarlık bir tohum yatırım daha aldı. Berlin merkezli e-scooter girişimi Tier Mobility ise 2021’de almış olduğu 200 milyon dolarlık yatırım ile değerini 2 milyar dolara çıkarmasının ardından ABD’deki ikinci en büyük araç üreticisi Ford’un sahip olduğu e-scooter girişimi Spin’i satın aldı. Bu hamlesi ile 21 ülkede 520’den fazla şehirde faaliyet gösterecek olan Tier, mikro araç konusunda dünya liderleri olan Lime ve Bird karşısında faaliyet kapsamı bakımından bir adım öne çıkmayı başardı.
Türkiye, mikromobilite ile Mart 2019’da Martı firmasının İstanbul’da hizmet vermesiyle tanıştı. Martı’nın ardından; Binbin, Hop, Mobi, Palm ve Etku gibi firmalar ile mikro araç pazarı ülkemizde de büyümeye başladı. Bugün, e-moped, e-bisiklet ve e-scooter ile 7 milyondan fazla kullanıcıya 50 bin araçlık bir filoyla hizmet veren Martı, yakın dönemde B serisi yatırım turunu 100 milyon değerleme ile kapatarak yıllık cirosunun beş katı şirket değerine ulaştı. İstanbul Havalimanı ve üniversite kampüslerinde hizmet vermeye başlamasının ardından şu an ülkemizin pek çok noktasında aktif olarak kullanılan BinBin ise 2 milyon kullanıcı sayısı ile şu an dünyaya açılıyor.