Sürdürülebilirlik alanında yaptığı çalışmalarla adından söz ettiren Koton, Türkiye’de Better Cotton üyesi ilk marka oldu. Sürdürülebilir bir üretimde uluslararası belge ve sertifikaların önemi hakkında konuştuğumuz Koton Yönetim Kurulu Üyesi Gülden Yılmaz: “Dünyaya karşı sorumluluklarımızın yanında, işimizin sürdürülebilirliği için de uluslararası ticarete uygun sertifikalı, izlenebilir, hesap verebilir üretime hızla adapte olmak durumundayız.” dedi.
Koton, sürdürülebilir üretim anlamında hangi belge ve sertifikalara sahip?
Koton’da sürdürülebilirlik çalışmalarımız, Yaşama Saygı adını verdiğimiz çatı felsefe ile şekilleniyor. Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları rehberliğinde devam eden çalışmalarımızda özellikle çevre ve toplum başlıklarında ulusal ve uluslararası standartlar, belge, sertifika, akreditasyonlar da odağımızda yer alıyor.
Yaşama Saygı Manifestosu’yla birlikte çok önemli bir adım atarak Türkiye’de Better Cotton’a üye olan ilk Türk markası olduk. Aynı zamanda UNDP’nin Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Kadının Güçlenmesi Prensipleri doğrultusunda oluşturulan WEPs’i 2016 yılında imzalayan ilk şirketlerden biriyiz. Kapsayıcı İş Modeli ile GAP idaresi himayesinde kurulan ÇATOM (Çok Amaçlı Toplum Merkezi) iş birliği ve UNDP teknik desteği ile Güney Doğu Anadolu’da hayata geçirdiğimiz El Emeği Koleksiyonu, Global Compact Business Call To Action programında yer alıyor.
Salgının başladığı ilk günden bu yana “Her Şeyin Başı Sağlık” diyerek aldığımız önlemlerle Türk Standartları Enstitüsü (TSE) tarafından yapılan denetimlerden başarılı bir şekilde çıkarak COVID-19 Güvenli Hizmet Tescili Belgesi’ni almayı hak eden ilk perakende markası olduk. Ek olarak dünyanın en prestijli iş sağlığı güvenliği platformu British Safety Awards ödülümüz de iş sağlığı ve güvenliği alanındaki çalışmalarımızın tescili oldu.
Bu belge ve sertifikaları edinebilmek adına ne tür çalışmalar yaptığınızdan kısaca bahsedebilir misiniz?
Kurumun taahhüt verdiği konularda, tüm çalışmalara bir disiplin getirdiği muhakkak. Hedefler konuyor, gelişmeler şeffaf olarak paylaşılıyor ve bu da bizi hedeflerimize doğru disiplinli bir şekilde ilerlemek için motive ediyor. Örneğin WEPs prensiplerine attığımız imza, toplumsal cinsiyet eşitliği alanındaki çalışmalarımızda çok önemli bir itici güç durumunda. Bildiğiniz gibi 2010 yılında oluşturulan WEPs platformu özel sektöre; iş yerlerinde, piyasalarda ve toplum genelinde toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması için dikkate almaları gereken önemli noktaları belirtiyor. Kadının Güçlendirilmesi Prensipleri arasında tüm kadın ve erkeklere işte adil davranılması, insan haklarına ve ayrım yapmama ilkesine saygı gösterilmesi, kadınların eğitim, kurs ve profesyonel gelişim imkânlarıyla desteklenmesi, toplumsal inisiyatifler ve destekler aracılığıyla eşitliğin teşvik edilmesi gibi taahhütler yer alıyor. Altına imza attığımız bu prensipler doğrultusunda kabul ve taahhüt ettiğimiz tüm değerleri güçlendirmek ve en önemlisi kurum kültürümüz hâline getirmek için gerekli tüm aksiyonları alıyoruz.
Yine bu imzanın getirdiği bir başka kazanım, toplumsal cinsiyet eşitliği politikamızı yazmak oldu. Yönetim kurulumuzca imzalanmış bir Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Politikamız var. WEPs ilkelerini rehber alıyoruz ve buna paralel belirlediğimiz politikalarımızla taahhütlerimizin arkasında duruyoruz. Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Komitemiz, şirket içinde TCE politikalarının uygulanmasının takipçisi durumunda. Ücretlendirmeden kariyer gelişim fırsatlarına, eşit ücret politikalarından lider yetiştirme programlarına ve yan haklara kadar pek çok başlıkta hedefler koyuyor ve bu hedefleri izliyor, raporluyoruz.
Bunlarla beraber El Emeği Koleksiyonumuz da altı yıldır sürüyor. Sürekliliği olan, her sezon bölgeye düzenli ve hacimli iş götürdüğümüz projemiz ile bugüne kadar 7 binin üzerinde kadına ulaştık. Proje hem bölge kadınlarına gelir aktarıyor hem de onların toplumsal hayattaki varlıklarını güçlendirmek, ailesinde ve çevresindeki kadınlara model olmak, her sezon çeşitlenen el işi sayesinde mesleki olarak gelişimlerine katkıda bulunmak gibi çok katmanlı fayda sağlıyor.
Uluslararası Stevie Awards’da da ödül alan Ev Kadınları projemiz, kadınların iş yaşamına katılmasını destekleyen bir başka inisiyatifimiz. 30 yaşın üstündeki ev kadınlarının part time olarak çalışmalarına imkân sağlayan proje kapsamında, kadınlar çalışma gün ve saatlerini haftada üç gün, beşer saat veya beş gün, üçer saat olarak kendileri belirleyebiliyor. Proje, evdeki sorumluluklarını önceliklendiren kadınlara, kendilerine uygun gün ve saatlerde çalışma esnekliği ile iş yaşamına dengeli bir başlangıç yapma fırsatı sunuyor.
Tekstil sektöründe sürdürülebilir üretim belgelerine sahip olunması küresel ticarette ve marka değerini artırmada ne tür avantajlar sağlıyor?
Hızla gelişen sanayi, aynı hızda artan nüfus, yoğun kaynak kullanımı, seri üretim ve tüm bunların sonucunda ortaya çıkan çevre kirliliği ve atıklar neticesinde sürdürülebilir üretim küresel boyutta son yıllarda en çok tartışılan konulardan biri. Ülkelerin karbon salımlarıyla ilgili hedefler koyması, Avrupa Yeşil Mutabakatı ve iklim yasası, sürdürülebilirlikle ilgili çok sayıda regülasyonu beraberinde getiriyor.
Avrupa Birliği’nin 2050’ye kadar net sera gazı emisyonlarının sıfırlanması, ekonomik büyümenin kaynak kullanımına bağlılığının sona ermesi, kimsenin ve hiçbir bölgenin geride bırakılmaması temel hedeflerini içeren yeni büyüme stratejisi olarak adlandırılan Yeşil Mutabakat; AB’nin diğer tüm devletler, kurum ve kuruluşlar ile olan ilişkilerini de düzenliyor. Bu bağlamda uluslararası ticarette regülasyonlara uymak, uluslararası yeşil standartlara uygun üretim ve yönetim anlayışını benimsemek çok önemli hâle geliyor. Tekstil ve hazır giyimde yüzde 70’lik pay ile en önemli pazarımız AB ülkeleri. Otomotiv ve kimyevi maddelerden sonra 3. sırada hazır giyim ve konfeksiyon ürünleri yer alıyor. AB ile ticaretimizde bizi bekleyen en büyük değişimlerden biri sınırda karbon düzenlemesi. TÜRKONFED’in raporuna göre gerekli tedbirleri almazsak hazır giyim sektörü 300 milyon dolar karbon ayak izi vergisi ödemek zorunda kalacak.
Dünyaya karşı sorumluluklarımızın yanında, işimizin sürdürülebilirliği için de uluslararası ticarete uygun sertifikalı, izlenebilir, hesap verebilir üretime hızla adapte olmak durumundayız. Nitekim global olarak birçok marka da olumsuz çevresel etkilerini azaltmak için harekete geçmiş durumda.
Endüstrimiz çok büyük, bir günde veya bir yılda değişmek mümkün değil ama atılan her adım değerli. Biz Koton olarak bir yandan müşterimizi dinliyor, bir yandan da değişen dinamikleri, standartları, uluslararası regülasyonları takip ediyoruz. 33 yıldır büyümeye odaklanmış, daha da büyümek isteyen bir marka olarak sürdürülebilirlik bizim için doğal bir odak alanı, temel bir pusula.
Sürdürülebilir üretim çerçevesinde ortaya koyduğunuz Yaşama Saygı koleksiyonunuzdan kısaca bahsedebilir misiniz?
Sürdürülebilirliğin değişen isteklerimiz, ihtiyaçlarımız, önceliklerimiz için hayati önemde bir kavram olduğunun her zaman farkında ve bilincindeydik. Bu alandaki mevcut çalışmalarımızı daha iyi yapılandırarak iş stratejilerimizin merkezine sürdürülebilirliği koyduk. Bu yaklaşımımıza da Yaşama Saygı adını verdik. Bu anlayışı Yaşama Saygı Manifestomuz ile ortaya koyduk. Yaklaşımımız, Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları ile uyumlandırdığımız bir sürdürülebilirlik anlayışını tarif ediyor. Dünyamıza, içinde var olduğumuz toplumumuza, dokunduğumuz tüm insanlara ve marka değerimizin temel kaynağı olan işimize saygı, sürdürülebilirlik anlayışımızın özünü oluşturuyor.
BCI süreci öncesinde de dünyaya bıraktığımız izlerin etkilerini azaltmak için Yaşama Saygı ürünlerimizi koleksiyonlarımıza yerleştirmeye başlamıştık. Sürdürülebilir iplik, sürdürülebilir kumaş gibi ham maddelerin yanı sıra sürdürülebilir teknolojileri de kullandığımız geniş bir ürün gamı oluşturduk. Organik, geri dönüştürülmüş rejenere iplik ve kumaşların pet şişelerden üretilmiş iplik gibi doğa dostu materyallerin, 2021 yılında sürdürülebilir ürünlerimizin toplam Koton içindeki payının yüzde 15 olacağını ifade etmiştik. Gururla söylüyorum ki biz bu oranı aşarak payı yüzde 16,5 seviyesinde gerçekleştirdik. 2022 hedefimiz ise bu oranı yüzde 25’e çıkarmak.
Yaşama Saygı koleksiyonlarımız içinde Suya Saygı koleksiyonumuzu, su tüketimi yoğun bir endüstride, özellikle suyun önemine vurgu yapmak için hazırladık. Suya Saygı koleksiyonu ile bugüne kadar karbon emisyonumuz 623 bin kilogram daha az gerçekleşti. Doğa dostu materyal ve üretim teknikleri kullanarak 49 milyon litre su tasarrufu elde ettik. 825 kilogram daha az pestisit kullanmamız mümkün oldu. Suya Saygı koleksiyonumuzda yüzde 50 daha az su tüketimiyle sertifikalı lenzing ecovero viscose kumaş kullandık. Denimlerimizin tamamındaki yıkama işleminde, standart yıkama yöntemlerine göre yüzde 70 daha az su ve kimyasal kullandık. Koleksiyonumuzda recycle polyester, recylce pamuk, organik pamuk, recycle akrilik ve dönüştürülmüş pamuk karışımlı kumaşları ve elbette Better Cotton sertifikalı pamuklar tercih ettik.