Yeşil Dönüşümün İki Sınavı: Atıkla Mücadele ve Sanayinin Karbonsuzlaşması

Karbonsuzlaşma yatırımları, kısa vadede maliyetli görünse de uzun vadede rekabet avantajı yaratıyor. Yeşil finansman kaynakları, karbon sertifikasyon sistemleri ve yeşil hidrojen projeleri, çelik sektörünün gelecekteki değer zincirini yeniden tanımlayacak.

Yeşil dönüşüm, sadece çevreci bir slogan değil, ekonomik ve sosyal bir yeniden yapılanma çağrısı. Bugün hem üretici hem tüketici, doğanın taşıma kapasitesini zorlayan bir dönemin içinde yaşıyor. Bu tablo içinde iki alan öne çıkıyor: bireysel tüketim alışkanlıklarının sembolü haline gelen tek kullanımlık ürünler ve sanayi üretiminin kalbinde yer alan çelik sektörü. Her iki alan da çevresel yükün önemli kaynakları olurken, aynı zamanda sürdürülebilir dönüşümün başarısı için iki kritik test alanı oluşturuyor.

TEK KULLANIMLIK ÜRÜNLERİN GÖRÜNMEYEN MALİYETİ

Tek kullanımlık ürünler modern yaşamın kolaylık sembolü olsa da çevreye ve ekonomiye maliyetleri düşündürücü boyutlarda. Pet şişeler, plastik bardaklar, pipetler, bebek bezleri, temizlik mendilleri gibi ürünler yalnızca doğaya değil, ekonomiye de ciddi yük oluşturuyor. Bu ürünlerin üretimi için kullanılan ham madde, enerji ve lojistik kaynakları hem dışa bağımlılığı artırıyor hem de sera gazı emisyonlarını tetikliyor.

Türkiye’de tek kullanımlık ürünlerden kaynaklanan atıkların yaklaşık üçte biri pet şişelerden geliyor (Şekil 1). Bu oran, tüketim alışkanlıklarının dönüşümünün ne kadar kritik olduğunu gösteriyor.

Şekil 1: Türkiye’de tek kullanımlık ürünlerden kaynaklanan atıkların dağılımı (%). Kaynak: TÜİK, WWF ve Çevre Ajansı verilerinden derlenmiştir.

Tek kullanımlık ürünlerin çevreye etkisi yalnızca atık hacmiyle sınırlı değil. Üretim süreçlerinde kullanılan su, enerji ve kimyasal girdiler de doğrudan karbon ayak izini büyütüyor. Örneğin, bir litre pet şişe su üretmek için ortalama üç litre su harcanıyor. Bu, enerji ve su kaynaklarının verimsiz kullanımını ortaya koyuyor. Üstelik bu ürünlerin çoğu geri dönüştürülmeden doğaya karışıyor; Türkiye’de plastik atıkların geri dönüşüm oranı hâlâ yüzde 20’nin altında.

Bu noktada, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın “Tek Kullanımlık Deniz Çöpleriyle Mücadele Yol Haritası” önemli bir adım. Strateji belgesi; plastik kirliliğinin azaltılması, alternatif ürünlerin teşviki ve üretici sorumluluğunun genişletilmesi gibi hedefler içeriyor. Ancak uygulamada yerel yönetimlerin kapasitesi, tüketici davranışlarının değişimi ve fiyat politikaları gibi unsurlar sürecin başarısını sınırlıyor. Gerçekçi bir dönüşüm için sadece yasaklar değil, teşvik mekanizmaları ve yenilikçi malzeme yatırımları da gerekli.

SANAYİNİN YEŞİL SINAVI: ÇELİK SEKTÖRÜNÜN KARBONSUZLAŞMASI

Tek kullanımlık ürünler bireysel düzeyde bir farkındalık sınavıyken, çelik sektörü ekonomik sistemin “karbonsuzlaşma” sınavını temsil ediyor. Türkiye’nin en enerji yoğun sanayi kollarından biri olan çelik sektörü, yıllık yaklaşık 40 milyon tonluk karbon emisyonuyla ülke toplamının yüzde 8’ine yakınını oluşturuyor.

Türkiye Çelik Üreticileri Derneği’nin (TÇÜD) hazırladığı “Karbonsuzlaşma Yol Haritası”, sektörde 2030 yılına kadar emisyonların yüzde 25 oranında azaltılmasını hedefliyor. Bu hedef, üretim teknolojilerinin yenilenmesi, hidrojen bazlı üretim denemeleri ve atık ısı geri kazanım sistemlerinin devreye alınmasıyla mümkün olacak. TÇÜD verilerine göre, çelik sektörünün 2015–2020 arasında artan karbon emisyonu eğrisi 2030 itibarıyla düşüşe geçmeyi hedefliyor (Şekil 2).

Şekil 2: Türkiye çelik sektöründe karbon emisyonu (Mton CO₂) ve 2030 hedefi. Kaynak: Türkiye Çelik Üreticileri Derneği (TÇÜD).

Bu dönüşümün zorlukları da büyük. Türkiye’deki üretimin önemli kısmı elektrik ark ocaklarına dayalı olsa da kullanılan elektrik hâlâ büyük oranda fosil yakıtlardan elde ediliyor. Ayrıca Avrupa Birliği’nin sınırda karbon düzenlemesi (SKDM), Türk çelik üreticileri için yeni bir maliyet kalemi yaratıyor. Dolayısıyla sadece üretim tekniklerinin değil, enerji kaynaklarının da yeşillenmesi gerekiyor.

Karbonsuzlaşma yatırımları, kısa vadede maliyetli görünse de uzun vadede rekabet avantajı yaratıyor. Yeşil finansman kaynakları, karbon sertifikasyon sistemleri ve yeşil hidrojen projeleri, sektörün gelecekteki değer zincirini yeniden tanımlayacak. Bu noktada, bankalar ve kamu politikalarının destekleyici rolü belirleyici olacak.

YEŞİL DÖNÜŞÜMÜN ORTAK PAYDASI: DAVRANIŞ VE TEKNOLOJİ

Tek kullanımlık ürünlerin azaltılması da çelik sektörünün karbonsuzlaşması da aynı çerçevede birleşiyor: daha az tüketmek ve daha verimli üretmek. Biri bireysel davranış değişikliğini, diğeri teknolojik dönüşümü gerektiriyor. Ancak iki süreç de toplumsal farkındalık, finansman ve regülasyon desteği olmadan başarıya ulaşamaz.

Yeşil dönüşümün başarısı yalnızca çevre politikalarıyla değil, ekonomik rasyonaliteyle de ilgilidir. Kaynakların verimli kullanımı, israfın önlenmesi, yerli teknolojilerin geliştirilmesi ve döngüsel ekonomi ilkelerinin benimsenmesi, Türkiye’nin rekabet gücünü artıracaktır.

Sonuç olarak, yeşil dönüşüm sadece çevreci bir tercih değil, bir kalkınma stratejisidir. Tek kullanımlık ürünlerin azaltılmasıyla başlayan farkındalık, çelik gibi ağır sanayilerin dönüşümüne uzanmak zorunda. Çünkü gezegenin geleceğini yalnızca bireylerin alışkanlıkları değil, ekonomilerin üretim biçimleri belirleyecek.

Total
0
Paylaşım
Benzer İçerikler
Oku

Yeni bir yaşam arayışı

İklim krizinden şehirlerin kaotik yapısına, enerji kıtlığından sosyal izolasyona… Ekoköyler, birbirine bağlı küresel krizlere topluluk temelli çözümler sunuyor.…