Bu yıl LGS sonuçları, öğrencilerin tercihlerini akademik eğitimden yana kullandığını gösterirken, Yükseköğretim sonuçları da sınava giren adayların sadece üçte birinin üniversiteye gidebildiğini ortaya koyuyor. Teşviklere rağmen meslek liselerine talep artmazken, okuyan da mesleğini yapmıyor.
Eğitim camiası ve bir milyonu aşan öğrenci velileri, yaz tatilini önce LGS sonuçları sonrasında da üniversite sonuçlarını tartışmakla geçirdi. Veliler ve öğrenciler, iki sınav arasında da sahte diploma haberleriyle sistemi sorguladı.
Uluslararası Sanayici İş Kadınları Derneği (USİKAD) Danışma Kurulu Üyesi, Akademisyen ve Teknoloji Uzmanı Ecehan Ersöz, yayımladığı basın bildirisinde “Türkiye Yüzyılı vizyonunda meslek liseleri geleceğin mesleklerini keşfetmenin ve ülkemizi rekabette öne taşımanın merkezinde olacak” dese de sahadan gelen veriler, bu tespiti pek doğrulamıyor. Son açıklanan LGS sonuçları, meslek liselerine talebin azaldığını gösteriyor. Liselere Geçiş Sistemi kapsamında düzenlenen sınavın 14-24 Temmuz tarihleri arasında gerçekleştirilen tercih dönemi sonuçları, öğrencilerin tercihlerinin akademik eğitimden yana olduğunu ortaya koydu. Sonuçlara göre, Fen Liseleri ve Sosyal Bilimler liselerine ayrılan kontenjanların tamamı doldu. Tercih edilebilen mesleki ve teknik Anadolu liselerinin 294’ünde ciddi boşluklar olduğu ifade edildi. Mesleki eğitim veren liselerdeki boş kontenjan sayısının 4 bin 898 olduğu açıklandı. Eylülde yapılacak ikinci tercih döneminde mevcut kontenjanların bir kısmının dolması beklense de meslek liselerinde ikinci önemli çıkmazı, İTO Başkanı Şekib Avdagiç, katıldığı bir programda şöyle açıklıyor: “Avrupa Birliği’nde her iki çocuktan biri, yetiştirildiği branşta çalışıyor. Bizde altı çocuktan biri yetiştirdiğimiz branşta çalışıyor. Yani, çocuk meslek lisesini bitiriyor, tezgahtar oluyor, kuryeci oluyor, başka işler yapıyor. Gönül ister ki çocuğu biz o branşta yetiştirdiysek, o çocuk o branşta çalışabiliyor olsun.” Ama öyle olmuyor çünkü dünya hızlı bir şekilde dönüşüyor ve ülkenin eğitim, akademik altyapısı buna yetişemiyor.
170 milyon yeni iş ortaya çıkacak
Akademisyen ve Teknoloji Uzmanı Ecehan Ersöz, 2025-2030 yılları arasında dünyada 170 milyon yeni işin ortaya çıkacağını ve Dünya genelinde bu dönemde iş gücü dönüşümünün yüzde 22 oranında bir hareketlilik yaratacağını vurgularken, Türkiye özelinde beceri setlerinin yüzde 44’ünün dönüşeceğine dikkat çekiyor. Ersöz, “Bu dönüşüm, gençlerimizi erken yaşta sahaya hazırlayacak eğitim modellerini zorunlu kılıyor. Meslek liseleri bu ihtiyacın merkezinde yer alıyor. Disiplinler arası beceriler, dijital yetkinlikler, analitik düşünme, problem çözme kabiliyeti ve sürekli öğrenme artık olmazsa olmaz. Gençlerimizin lise çağından itibaren bu bilinçle yönlendirilmesi gerekiyor.” diyor.
Kontenjan artıyor ama talep değil
Aslında Milli Eğitim Bakanlığı’nın son 10-15 yıldır meslek liselerine yönelik pozitif ayrımcılık yaptığı görülüyor. İTO Başkanı Avdagiç de bu desteği şöyle açıklıyor: “Geçtiğimiz yıllarda Mesleki Eğitim Merkezleri (MESEM) devreye alındı. Bir evvelki Milli Eğitim Bakanımız zamanında çok hızlı ve etkili bir şekilde devreye girdi. Şu andaki Milli Eğitim Bakanımız da bu projeye sahip çıkıyor ve devam ettiriyor.”
Eğitim-İş Genel Başkanı Kadem Özbay ise T24’e verdiği demeçte konuya daha farklı baktığını şu sözleriyle ifade ediyor: “İktidarın eğitim politikası; öğrencilerin tercihlerini, ihtiyaçlarını ve geleceğini değil; kendi ideolojik ve ekonomik hesaplarını gözetiyor. 2025 yılında da Fen, Anadolu ve Sosyal Bilimler lise kontenjanları 4 bin 80 azalırken, imam hatip ve meslek lisesi kontenjanları bin 919 arttırıldı. Bugün yaşanan sıkışıklık, bu ideolojik ve plansız politikaların doğal sonucu. Veliler, çocuklarını özel okullara kayıt yaptırmaya mecbur bırakılıyor. Eğitimde dinci ve piyasacı politikalar çocuklarımızın nitelikli kamusal eğitim hakkını ortadan kaldırırken, eşitsizlikleri de derinleştiriyor. MEB, yıllardır bilinçli bir biçimde Anadolu lisesi kontenjanlarını azaltmakta, imam hatip ve meslek lisesi kontenjanlarını artırıyor.”
Kimse memnun değil
Görünen o ki ne eğitimciler tarafı ne de sanayiciler tarafı, gelinen noktadan memnun değil.
İTO Başkanı Avdagiç, çırak, kalfa, usta zincirinde sıkıntılar yaşandığını belirterek şunları söylüyor: “Bizim bir taraftan liseler üzerinden üniversite eğitimi kanalını aktif şekilde uygularken, meslek lisesi sürecini de gözden geçmemiz lazım. MESEM sürecinde oradaki yapıyı kuvvetli ve etkin hale getirmemiz lazım. Avrupa Birliği’ndeki bir araştırmaya göre, AB’deki meslek liselerini bitirenlerin yüzde 50-55’i branşlarında bilahare çalışıyor. Türkiye’de bu oran yüzde 16-17 mertebesinde. Gönül ister ki çocuğu biz o branşta yetiştirdiysek, o çocuk o branşta çalışabiliyor olsun.”
İstanbul Ticaret Odası, meslek eğitimi konusunda taşın altına elini sokan kurumların başında geliyor. İstanbul Ticaret Odası, İstanbul Sanayi Odası ile birlikte İstanbul’da bulunan 435 meslek ve teknik lisenin yaklaşık 100’üne hamilik yapıyor. İki kurum, okulların fiziksel donanıma katkı sağlayarak gençlerin erken yaştan iş dünyasına hızlı ve etkin bir şekilde adapte olmasını sağlamaya çalışıyor. Çünkü iş dünyasına göre meslek liseleri, öğrencilerine erken yaşta bir meslek kazandırma imkânı sağlamasıyla yalnızca sanayinin değil; Türkiye’nin üretim gücünün temel taşını oluşturuyor.
Veliler hâlâ bir üniversite istiyor
USİKAD Danışma Kurulu Üyesi Ecehan Ersöz de 2025-2030 yılları arasında ortaya çıkacak 170 milyon yeni iş alanının, sanayinin mutfağında, üretim sahasında doğacağını düşünüyor ve meslek liselerini sadece bugünün değil, geleceğin mesleklerini keşfetme sürecinin de en önemli aktörü olarak görüyor.
Meslek liselerinde istenen başarı ve istikrarın yakalanması için binlerce veli ve öğrencinin buna ikna edilmesi gerekiyor.
Veliler, dönüşen dünyaya rağmen çocuklarının en az bir üniversite okumasını istiyor ve bu alanda destekliyor. Son açıklanan sınav sonuçları, üniversite sisteminde de meslek liselerinin benzer bir hayal kırıklığı yaşadığını gösteriyor.
Üniversiteler de boş kaldı
Türkiye’de üniversite sayısının çok fazla arttığını ifade eden Şekib Avdagiç, birçok üniversite mezununun birtakım konularda görev almaya hazır olmadığının ve dolayısıyla bir hayal kırıklığıyla karşı karşıya kaldıklarının altını çiziyor.
Bu yıl sınava giren 2 milyon 560 bin 649 adaydan 2 milyon 310 bin 599’unun yerleştirme puanı hesaplandı. Adaylardan 1 milyon 412 bin 734’ü, bu yıl için belirlenen yaklaşık 840 bin kontenjana yerleşmek için tercih yaptı. Tercihte bulunan adayların 785 bin 186’sının bir yükseköğrenim kurumuna yerleşmeye hak kazandığı açıklandı.
Bu yıl tercih yapılacak 21 bin 602 programın 779’una ise bir aday bile yerleşmedi. Türkiye genelinde 25 devlet üniversitesinde fen bilgisi öğretmenliği bölümünü hiçbir öğrenci tercih etmezken 5 üniversitede fizik, kimya, biyoloji öğretmenliği bölümü boş kaldı.
İkinci sınıf okul algısı kırılmalı
Bir yanda üniversiteye yerleşemeyen binlerce genç, bir yandan iş bulamayan üniversiteli genç, diğer yandan nitelik ve nicelik olarak ara eleman sıkıntısı yaşayan üretim sanayisi. Eğitimciler, meslek eğitiminde başarı elde edilememesinin sorgulanması gerektiğini belirterek şu önerilerde bulunuyor. Türkiye’nin eğitimde yaşadığı çıkmaz, yalnızca kontenjanların boş kalması ya da öğrencilerin tercihlerinden ibaret değil. Meslek liselerinin, hızla değişen dijital ve teknolojik dönüşüme uygun hale getirilmesi elzem. Mezunların kendi alanlarında istihdam edilmesi için özel sektörle daha güçlü iş birlikleri kurularak, öğrenciler mezun olmadan iş teklifi alabilecek sistemler tasarlanabilir. En önemlisinin ise toplumsal algı dönüşümü olduğu vurgulanıyor. Meslek liselerinin “ikinci sınıf okul” algısı kırılarak, başarı hikâyelerinin görünür kılınarak, öğrencilerin bu okullardan mezun olduktan sonra başarılı kariyerleri örneklendirilmeli.