İstanbul Politikalar Merkezi (İPM), Türkiye’nin 2053’te net sıfır emisyon hedefine ulaşabilmesi için hazırladığı yeni karbonsuzlaşma yol haritasını yayımladı. Çalışma, enerji, sanayi, binalar, ulaştırma, tarım ve atık sektörlerini kapsayan bütüncül bir modelleme sunarak, önümüzdeki on yıllarda izlenecek adımları bilimsel bir çerçevede ortaya koyuyor.
2021 yılında Paris Anlaşması’na taraf olarak 2053’te net sıfır emisyona ulaşma hedefini duyuran Ankara’nın 2030 için belirlediği yüzde 41 azaltım taahhüdü, uzun vadeli net sıfır hedefiyle tam uyumlu değil. Paris Anlaşması uyarınca ülkeler, beş yılda bir daha iddialı hedefler açıklamak zorunda. Bu kapsamda Türkiye de bu yıl Birleşmiş Milletler’e yeni Ulusal Katkı Beyanı’nı (NDC) sunacak. İPM’nin hazırladığı “Türkiye’nin Karbonsuzlaşma Yol Haritası: 2053’te Net Sıfıra Doğru” başlıklı rapor, bu yeni beyan ve uzun dönemli strateji için bilimsel bir temel oluşturuyor.
Rapor iki senaryoya göre hazırlandı
Rapor, iki farklı senaryoya dayanıyor:
Referans Senaryo: Mevcut politikaların devam etmesiyle, yenilenebilir enerjiye ve elektrikli araçlara kademeli geçiş gibi adımların bugünkü hızında sürdüğü bir tablo.
Net Sıfır Senaryosu: 2053’te net sıfıra ulaşmak için kömürden kademeli çıkış, hızlı yenilenebilir enerji yatırımları, elektrifikasyon ve teknolojik dönüşümlerin hayata geçtiği iddialı bir yol.
Modellemelerde, pahalı ve henüz gelişmemiş teknolojiler (örneğin karbon yakalama) yerine uygulanabilir çözümler önceliklendirildi.
Sektörlerin dönüşüm yol haritası
Sanayi
Demir-çelik, çimento ve kimya gibi yoğun emisyon üreten sektörlerde teknolojik dönüşüm, elektrifikasyon ve verimlilik artışları öne çıkıyor. Ancak özellikle çimento sektöründeki süreç bazlı emisyonlar büyük zorluk yaratıyor. Net sıfır patikasında bile 2053’te 69,7 MtCO₂e artık emisyon kalacağı öngörülüyor.
Binalar
Türkiye’de enerji kaynaklı emisyonların %14’ünü oluşturan binalarda, 2025 sonrası tüm yeni yapıların “Neredeyse Sıfır Enerjili Bina” standardında olması hedefleniyor. Fosil yakıtlardan kademeli çıkış, yenilenebilir kullanımının artırılması ve enerji verimliliği yatırımları ile sektörün 2040’tan itibaren neredeyse sıfır emisyonlu hale gelmesi mümkün.
Ulaştırma
Karayolu taşımacılığı, ulaştırma emisyonlarının %94’ünü oluşturuyor. Net sıfır senaryosunda demiryolunun payı artırılırken, otomobil pazarının 2040’ta tamamen elektrikli hale gelmesi öngörülüyor. Bu dönüşüm için yaklaşık 75 milyar dolar yatırım gerekse de, yakıt tasarruflarıyla ekonomik fayda sağlanıyor.
Tarım
Metan ve nitröz oksit kaynaklı emisyonların ağırlıkta olduğu sektörde biyogaz kullanımı, elektrifikasyon ve verimli tarım uygulamaları öne çıkıyor. Net sıfır senaryosunda 2053’te emisyonların 99,1 MtCO₂e’den 68,1 MtCO₂e’ye gerilemesi öngörülüyor.
Elektrik
Kömürden kademeli çıkış ve yıllık 7,5 GW güneş, 2,4 GW rüzgâr yatırımı ile 2053’te elektriğin %73’ünün yenilenebilir kaynaklardan karşılanması mümkün. Elektrik sektöründe 2053 itibarıyla emisyonlarda %84 azalma bekleniyor.
Atık ve F Gazları
Atık kaynaklı emisyonların 2053’e kadar %40 azalması öngörülürken, Kigali Değişikliği doğrultusunda F gazlarının %80 düşürülmesi hedefleniyor.
265 milyar dolar ek yatırım ihtiyacı
Net sıfır senaryosuna göre Türkiye, 2053’te emisyonlarını 2021’e kıyasla %62 azaltarak 223 MtCO₂e seviyesine düşürebilir. Bu rakam, hedeflenen “net sıfır” için yeterli olmasa da, küresel ısınmayı 1,7 °C ile sınırlama hedefiyle kısmen uyumlu.
Dönüşümün maliyeti ise oldukça yüksek. 2025–2035 dönemi için toplam 265 milyar ABD doları ek yatırım gerekiyor. Bunun en büyük kısmı bina sektöründeki dönüşümlere ayrılırken, ulaştırmada fosil yakıt ithalatının azalması sayesinde yıllık 3,6 milyar dolarlık tasarruf sağlanabileceği öngörülüyor.
Daha iddialı politikalar ihtiyacı var
Raporda, Türkiye’nin 2053 net sıfır hedefi teknik olarak mümkün olsa da, mevcut teknolojiler ve ekonomik yapı ile tamamen sıfır emisyona ulaşmanın güç göründüğüne vurgu yapıyor. Gerçek anlamda net sıfıra ulaşmak için:
- Çimento ve sanayide yeni teknolojiler,
- Ulaştırmada daha hızlı elektrifikasyon,
- Binalarda enerji verimliliği ve standartların yükseltilmesi,
- Davranış değişiklikleri ve düşük karbonlu yaşam biçimleri gerekiyor.
İPM’nin raporu, Türkiye’nin önümüzdeki yıllarda atacağı adımların, yalnızca ulusal iklim politikalarını değil, aynı zamanda küresel iklim mücadelesine katkısını da belirleyeceğini net bir şekilde ortaya koyuyor.