Bu düşünce, yalnızca üretilen ürün ve hizmetlerin çevresel maliyetini tam olarak ödemediğimiz için doğrudur. Eğer çevre kirliliği ve GHG’ler için bir fiyat etiketi olsaydı, doğru olanı yapmak otomatik olarak finansal olarak faydalı hâle gelirdi. Bu nedenle, bu endüstrilerin “dışsallıkları” “içselleştirilmediği” sürece, çevre kirliliği ve iklim değişikliği sorununa bir çözüm bulunamayacağını söyleyebiliriz. Bu fiyakalı terimi şöyle açıklayabiliriz: Mesela bir işletme için atık su dışsallıktır. Üretimi bittiğinde atık suyu dışarıya atar ve o suyun temizlenmesini doğaya bırakır. Ancak belediye gelip o atık su için bir ceza keserse, bu ceza da o atık suyu doğaya bırakmadan önce temizlemenin maliyetine eşit olursa o zaman şirketin bu dışsallığı içselleştirilmiş, yani kendi mali hesaplarına katılmış olur.
Mevcut sistemde birçok endüstri, neden oldukları kirlilik ve sera gazı salımlarının gerçek maliyetini ödemeden faaliyet gösterebilmektedir. Bu durum, şirketlerin çevresel etkilerini dışsallaştırmasına, yani zararın büyük kısmını toplumun geneline, gelecekteki nesillere ve doğaya yüklemesine sebep olur. Eğer kirlilik ve sera gazlarının uygun bir fiyat etiketi olsaydı, ekonomik hesaplama büyük ölçüde değişirdi. Gezegen için doğru olanı yapmak, aynı zamanda şirketler için de kârlı bir seçenek olurdu.
Yazının tamamına Sürdürülebilir Üretim dergisinin 18. sayısından (Eylül-Ekim 2024) ulaşabilirsiniz.