Ağaçların hâkim olduğu, farklı bitki türlerinin ve hayvanların yaşadığı, kendine özgü iklimi, toprağı topoğrafyası olan orman ekosistemi; iklim krizlerine karşı oldukça değerli bir savunucu konumunda. Sağlıklı orman ekosistemleri karbon depolanmasına, iklimin düzenlenmesine ve afetlerin önlenmesine katkı sağlıyor. Söz konusu ekosistemin bütünlüğünün devam edebilmesi için ise tüm ekolojik süreçlerin sorunsuz şekilde işliyor olması gerekiyor. Ormanların ekolojik süreçlerinin en önemli ögesinin ağaçlar olduğu biliniyor.
TÜRKİYE’NİN ZENGİN BİR ORMAN VARLIĞINA SAHİP
Orman Genel Müdürlüğü Orman İdaresi ve Planlanma Dairesi Başkanlığı’nın verilerine göre Türkiye’nin 78 milyon hektarlık toplam alanının yüzde 29,4’ü ormanlık alanlardan oluşuyor. Ülkemizdeki toplam ormanlık alan, 22,9 milyon hektar. 2020 yılı sonunda Türkiye ormanlarında tutulan karbon miktarı, yaklaşık 75 milyon ton olarak hesaplandı. Ayrıca ülke ormanlarımız yıllık 43 milyon ton oksijen üretiyor. Türkiye’nin son 10 yılda yangınlar nedeniyle kaybettiği orman alanı yaklaşık 99 bin hektar. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) Küresel Orman Kaynakları Değerlendirmesi (FRA) 2020 Raporu’na göre Türkiye, orman alanları bakımından dünyada yedinci sırada.
ORMANLARI ÇOK MU FAZLA TÜKETİYORUZ?
Geçmişten beri başta mobilya, kâğıt olmak üzere birçok sektör ham madde olarak ağacı, yani ormanları kullanıyor. Sektörler orman ham maddesini katma değerli ürüne dönüştürüyor. Fakat bilinçsiz ve aşırı tüketim, Türkiye ormanlarına büyük zarar veriyor. Günümüzde artan ve yıllardır süregelen hoyrat tüketim, ne yazık ki mevut orman varlığının azalmasına yol açıyor. İklim değişiklikleri ile mücadelenin en önemli unsurlarından ve dünyanın akciğerleri olarak görülen ormanlar, yavaş yavaş tükeniyor. Odun ham maddesine duyulan gereksinim, doğal ormanların bu amaçla aşırı kullanımına yol açıyor.
Türkiye’deki madencilik çalışmalarının, ormanların varlığını tehdit eden en önemli unsurlardan biri olduğu ve yüz binlerce ağaç kesimine neden olduğu biliniyor. 2004 yılında yürürlüğe giren bir kanunla orman alanlarında her türlü madene izin veriliyor. İnşaat sektörü de malzeme sağlamak amacıyla ağaç kesimine sebep olan sektörler arasında yer alıyor. Ancak sektörün mevcut konumu ve tüketiminin, Türkiye ormanlarının kapasitesinin üstünde olduğu ve bu durumun Türkiye ormanlarının geleceğini tehdit ettiği düşünülüyor.
Geçen yıllarda ormanlardan kesilen odun üretim miktarı hedefinin 15 milyon metreküpten 40 milyon metreküpe çıkarılması, orman varlıklarının sürekli azalmasına neden olacağı düşüncesiyle kaygı yarattı. Bunun üzerine Tarım ve Orman Bakanlığı, 2015-2019 yılları arasında kesilen ağaçlardan 115 milyon metreküp odun üretildiğini açıkladı. Kuzey Ormanları Araştırma Derneği’nin yayımladığı rapora göre 2021 yılının son çeyreğinde kuzey ormanları coğrafyasının batısında yer alan Trakya kırsalı ve kuzey ormanları mevkilerinde sanayi, madencilik ve enerji santralları tahribinin arttığının gözlendiği belirtildi. 2021’de kuzey ormanlarında yaşanan yeni gelişmelerde yaban hayatı tahribi birinci, su kirliliği ikinci sırada yer alarak dikkat çekti.
DÜNYA GENELİNDE DE ORMANLAR TEHLİKE ALTINDA
Dünya genelinde de durum, Türkiye’ye benzer şekilde devam ediyor. Dünyada her yıl yaklaşık 15 milyar ağaç kesiyoruz ve bunun yerine sadece 9 milyar ağaç dikiyoruz. Amazon ve Afrika ormanları bu yüzden yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalıyor. Yağmur ormanları, dünya üzerindeki en zengin yaşam alanı olarak biliniyor. Henüz tüm türler keşfedilememiş olmasına rağmen yağmur ormanları, milyonlarca canlı türüne ev sahipliği yapıyor. Dünya genelinde karaların sadece yüzde 7’sini kaplayan yağmur ormanları, gezegenin sağlığı konusunda da hayati bir rol oynuyor. En çok kesilen orman türü olan tropik ormanlar, yılda 180 bin kilometrekare küçülüyor. Amazon havzası, dünyanın kalan yağmur ormanlarının yarısına ev sahipliği yapıyor. Dünya kamuoyu Amazon ormanlarına odaklanmış olsa da en bakir ormanlar arasında sayılan Afrika ormanları da hızla yok olmaya devam ediyor. Günümüzde dünyadaki yağmur ormanlarının çeşitliliği endişe verici bir oranda azalıyor. Bunun en büyük sebebinin ise insanoğlu olduğu biliniyor. Bugüne kadar 27 milyon hektar bakir orman yok edildi ve yerine tek bir ağaç türü konuldu. Tüm dünyada her yıl 15 milyon hektar tropikal orman kaybediyoruz. Böylece canlı çeşitliliği de azalıyor. Ormanlar, karadaki diğer yaşam alanlarının hepsinden fazla oranda karbon depoluyor. Dünyayı soğutuyor, besin ve ilaç üretiyor. Ormanların kaybolması insan neslini de tehlikeye atıyor.
PLANTASYON ÇÖZÜM OLABİLİR Mİ?
Plantasyon, endüstriyel ağaçlandırma anlamına geliyor. Orman endüstrisine odun ham maddesi sağlayan ağaçlandırma çalışmaları dünyanın birçok ülkesinde uygulanıyor. Dünyanın yıllık odun ham maddesi ihtiyacı yaklaşık 4,5 milyar metreküp. Bu ihtiyacın 3,5 milyar metreküpü doğal ormanlardan, 1 milyar metreküpü ise endüstriyel orman plantasyonlarından sağlanıyor. Dünyadaki orman varlığının yalnızca yüzde 5’ini orman plantasyonları oluşturuyor. Fakat odun üretiminin yüzde 35’i bu alanlardan gerçekleştirilebiliyor. Dolayısıyla hızlı gelişen ağaç türleriyle söz konusu uygulamanın artırılması, geleceğe dönük bir çözüm olarak görülüyor. Türkiye’nin yıllık odun ham maddesi tüketiminin 30 milyon metreküp olduğu biliniyor, bu rakamın 2030’da 40 milyon metreküpe ulaşacağı tahmin ediliyor. Odun ham maddesi kullanan sektörlerin son 10 yılda çok hızlı büyüdüğünü vurgulayan uzmanlar, söz konusu sektörlerin 2017 yılı verilerine göre gerek duyduğu odun ham maddesi miktarının karşılanabilmesi için 1,5 milyon hektar kadar endüstriyel ağaçlandırmaya gerek duyulduğunu ifade ediyor. Ancak Türkiye’nin bu miktarda endüstriyel ağaçlandırmaya uygun arazisi bulunmuyor.
Günümüzde, dünya genelinde kâğıt tüketiminin yılda 400 milyon ton olduğu biliniyor. Bir ton kâğıt üretmek için 5 metreküp odun kullanılıyor. Atık kâğıtların ham madde kaynağı olarak kullanımı ise orman endüstrisine katkı sağlıyor. Bir diğer yaklaşık ise dünya genelinde ağaçlandırmanın artırılması adına yapılan girişimler. Drone’lar sayesinde insan eliyle ağaçlandırmanın mümkün olmadığı bölgelere kapsül tohumlar bırakılabiliyor. Örneğin Parrot isimli şirket, İngiliz BioCarbon Engineering ile iş birliği yaparak günde 100 bin ağaç diken bir dron geliştirdi. Türkiye’de de örnekleri görülen benzer girişimler bulunuyor.
Ahmet Güleç | İstanbul Mobilya, Kâğıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği Başkanı
“YÖNÜMÜZÜ SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞE VE YEŞİL ÜRETİME ÇEVİRDİK”
Paris İklim Anlaşması ve Avrupa Yeşil Mutabakatı gibi çevreci politikaların gündeme gelmesiyle birçok sektörde olduğu gibi biz de birlik bünyemizdeki sektörler olarak yönümüzü sürdürülebilirliğe ve yeşil üretime çevirdik. Sektör atıklarının değerli bir kaynak olduğu konusunda farkındalık yaratmayı amaçlıyoruz. Türkiye mobilya sektörü, uzun yıllardır çevreci sertifikalı üretim yapmakta. Bugün, Avrupa Birliği ülkelerinde dahi sektör atıklarının yüzde 80-90’ı yakılıp yüzde 10’u dönüştürülüyor. Türkiye mobilya sektörü, geri dönüşüm oranlarının ölçümü ve atıkların yeniden kullanımı için öncü çalışmalar başlattı.
Son 10 yılda sektörlerimiz ihracat odaklı büyümeye devam ediyor. 2021 yılında mobilya sektörüne 4,3 milyar dolarlık bir ihracat başarısı gerçekleştirildi. Dünyada mobilya sektörü olarak sekizinci büyük ihracatçı konumuna yükseldik. Dünyadaki tedarik zincirinin lojistik ve güvenli üretim alanlarına kaymasıyla Türkiye’nin sektörlerimizdeki ihracat potansiyeli artarak devam ediyor.
Mobilya sektörünün sürdürülebilirlik çalışmalarında öncelikle, sektör atıklarının değerli bir kaynak olduğu konusunda farkındalık yaratılmalı ve geri kazanım ile geri kullanım özendirilmeli diye düşünüyorum. Sürdürülebilir ilkelere bağlı üretim, yarın finans kaynaklarını da etkileyecektir. Bu sebeple, bu yaklaşımların finansal etkilerini daha çok anlatmalı ve farkındalığı güçlendirmeliyiz. Sertifikalı üretim, karbon ayak izinin azaltılması, dijitalleşme ile kaynağından son ürüne takip gibi bir dizi yeni nesil çözümlere odaklanmalıyız.